Sera etkisi ifadesi farklı iki bilimsel olguyu tanımlamak için kullanılmaktadır. İlki, atmosferin ısının uzaya dönmesini engellemesine olanak tanıyan tamamıyla doğal bir süreçtir. Bu, yeryüzündeki ortalama yüzey sıcaklığının 15,5 santigrat gibi elverişli bir derecede kalmasını sağlayan mekanizmadır. Güneş enerjisi gezegenin yüzeyine eriştiğinde bir kısmı emilmekte ve bir kısmı ise uzaya geri yansımakta. Topluca sera gazları olarak bilinen atmosferdeki su buharı, karbondioksit, metan ve diğer gazlardır. Yansıyan enerjinin bir kısmını seralardaki cam panellerin yaptığı gibi içeride tutar. Sera etkisi olmasaydı yeryüzü o kadar soğuk olurdu ki üzerinde yaşam mümkün olmazdı.
Sera etkisi ifadesi, sera gazlarında geçen yüzyıl boyunca görülen ve küresel ısınmaya muhtemelen katkısı olan artış için de kullanılmakta. Ulusal Bilimler Akademisi’ne göre, yeryüzünün yüzey sıcaklığı son yüzyıl içinde özellikle 1980’den itibaren bariz şekilde bir artış göstererek bir derece yükseldi. 1998 yılı en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti. Aynı dönemde, ısıyı tuttukları kanıtlanmış olan sera gazları inanılmaz bir şekilde arttı. Atmosferdeki karbondioksit oranı Sanayi Devrimi öncesinden bu yana % 30 oranında artış göstermiştir. Hatta metan seviyesi iki katından fazlasına çıkmıştır. Belki de en önemlisi, atmosferde artık daha fazla su olmasıdır.
Kutuptaki buz kütleleri eridiği için deniz seviyesi on ila yirmi santim arasında yükselmiştir. Hatta Dünya genelinde yağış miktarı % 1 oranında artmıştır. Bu bir kısırdöngü yaratmakta. Atmosferde daha fazla su olması yüzeyde daha fazla ısının tutulması demektir. Yüzey daha çok ısındıkça buz kütleleri daha hızlı eriyecek, okyanuslardaki su miktarıyla beraber atmosferdeki su buharı miktarı da artacak ve bu da yüzeyin daha da sıcak olması, buz kütlelerinin daha da hızlı erimesi anlamına gelecektir.
Daha detaylı bilgi sahibi olmak için makaleyi okuyabilirsiniz.
[contact-form-7 id="85" title="Newsletter"]